İnsan sırrı arar,
"sır" kendisindedir...
GELİŞİM
YAŞAM
MERKEZİ
Tüm hikâye kendi içimize yapılan yolculuktur aslında...
Simurg, bir masal kuşudur.
Uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzer kocaman bir kuş…
KAF Dağı’nın ardında yaşar ve kuşların sultanıdır.
Efsaneye göre, kuşlar, sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün…
Yol uzun, yolculuk zorludur.
“Aşk Denizi”n den geçerler önce…
“Ayrılık Vadisi”n den uçarlar…
“Hırs Ovası” nı aşıp, “Kıskançlık Gölü”ne saparlar..
Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalar, kimi Ayrılık Vadisi’nde kopar sürüden…
Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle…
Aşmaları gereken yedi vadiyi (İstek, Aşk, Yetenek, Eldekiyle Yetinme, Tek Olma, Şaşkınlık ve Yokluk) geçtiklerinde, KAF Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir.
Sultanları Simurg’u bulamazlar orada… Ama sonunda sırrı, sözcükler çözer: Farsça “si”, “otuz” demektir. “…murg” ise “kuş”… “30 kuş”, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir.
Ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur. Mevlâna Mesnevi’de kendini bulmak ile Simyacı’ya esin kaynağı olmuştur. Çoğu mitolojik destan gibi, “Simyacı” da, “kendinin efendisi olma” bilincini anlatır aslında… Mısır piramitlerinin eteklerinde hazine arayan Endülüslü çobana Simyacı’nın dediği gibi, “Yolculuk bir öğrenme yöntemidir. Bilmemiz gerekenleri bize o öğretir.” Saklı hazineyi, vurulduğu sevgiliyi, kaybettiği ülkeyi arayan gezgin, büyük sınavlardan geçip yaman engeller aşarak kendi benliğine ulaşır, şuuruna kavuşur bu destanların Kaf dağlarında…
Ve sonunda “kendi hazinesi”ni bulur… Anlar ki, keşfedilecek ülke, insanın kendisidir…
İnsan sırrı arar , “sır” ise kendisindedir…